top of page

KIZIMIN KORONA GÜNCESİ

Şafak Hacaloğlu

İstanbul

Dünyaca insanlığın zor günler geçirdiği zamanlardayız!
İçinde bulunduğumuz zamanın dışına kaçabilmenin yolunu bulabilme çırpınışlarıyla hayata tutunmaya çalışıyoruz. 20 yaşındaki kızım Ece’ye bakınca evlere sıkışmışlığın çaresizliğini görüyorum...

Üniversite öğrencisi kızımın hayalleri, hedefleri vardı. Sosyal ve kabına sığamayan bir öğrenciydi.
Kahkahalarından taşan heyecanı, neşesi geleceğe dair güvenliydi.
Ne yazık ki Covit-19 salgınıyla gelen görünmez tehlike hepimiz gibi Ece’mi de eve kapattı.
Korkularıyla, kaygılarıyla baş başa bıraktı. Sonu belli olmayan bir sürecin içinde buluverdi kendini…

Karantina günlerini daha çok bilgisayar başında çevrimiçi derslere katılarak geçirdi.
Mekanik seslerin böylesi duygusuz oluşunu belki de ilk kez fark etti! Kitaplara kaçışı yalnızlığını unutabileceği kahramanlarla buluşma anları...
Babasıyla bebekliğinden, afacanlığından açılan sohbetler dönüp dolaşıp sokağa duyduğu özleme geliyor her defasında!

Kızımın hüzünlü çaresizliğine duvarlar tanık oluyor. Bakışları uzaklara dalıyor. Beklemekten, sabretmekten yoruluyor. “İnsanı yatak çeker” derler ya! Kendimizi güçsüz hissettiğimiz anlarımızı çok iyi anlatan bir söz... Ece de yataktan çıkamadığı uzayıp giden saatlerde, kendini koronasız günlerde bulmanın umuduyla uykuya sığınıyor!

Kedisi Çay’la dertleştiği anlarda keyiflendiğini görüyorum. Can dostunun mırıltıları sanki huzur veriyor ona. Ve yogayı, ruhunu ve bedenini karamsar düşüncelerden kurtarabilmek için daha sık yapıyor. Umutlu olmanın her yolunu deniyor kızım…

Canım kızım, kendi yaş grubundaki pek çok genç gibi ruh halini sıkışmışlık duygusuyla betimliyor: “Dünyadaki bütün kötülükler ortaya çıkmış gibi hissediyorum!” diyerek geleceğe ilişkin umutsuzluğun yüküyle koltuğun ucuna ilişiyor.

Yaşananları sorgulamasına rağmen, çözümün pek de kolay olmadığını seziyor.
Bırakın uzak geleceği yakın geleceğe yönelik okul hayatı planlarının ertelenmesine bile çok üzülüyor!

Editör: Gülay Kayacan

bottom of page