YEM
Cemre Fidan Tüzün
İzmir
Çalışma masamı ağaçlara bakabileceğim şekilde pencerenin önüne çektim. Belki de en büyük şanslarımdan biri, yeşilden olabildiğince uzak ama böylesine de yakın olmaktı. İlk birkaç gün, rüzgarla hareket eden bir dekorum oldu. Sonraları perdeyi sonuna kadar çekmeyi akıl ettim. Camı açtım. İçeriye daha çok ağaç, daha çok kuş sesi davet ettim. Zamanla kumrular tesadüfen penceremin önüne gelmeye başladılar. Onlar geldikçe, pencerenin önüne yem koydum. Ben yem koyduğumu onlara gösterdikçe, onlar da gelmeye devam ettiler. Ne yazıktır ki, kumruları, serçeleri, güvercin ve hatta kargaları birbirlerinden ayırt edemiyorum. Bu nedenle gün içerisinde penceremin önüne belki elli , belki de sadece sık sık uğramayı seven beş kuş geliyor. Önemi yok. Bazen yem koymayı unutuyorum. Kendimi beslemeyi unuttuğum gibi, onları da unutuyorum. Öyle zamanlarda pencereye konup başlarını bir sağa bir sola eğerek beni arıyorlar, ya da ben öyle yaptıklarını düşünüyorum. Sabırla ve artık korkusuzca yemi dökmemi bekliyorlar. Pek çok yeni arkadaşım oldu bu süreçte. Sadece kaç tane olduklarını bilmiyorum.
























Editör: Neriman Polat