SUZAN VE İRMA'NIN TECRİT GÜNLERİ
Fatmagül Mercan
İstanbul
Suzan ve İrma’nın hikâyesi dokuz yıl önce başlamıştı. Günler kendi rutininde akarken, 2019 yılının sonunda Covid-19’a ilişkin haberler duyulmaya, virüs tüm dünyada hızla yayılmaya başlayınca onların da yaşam biçimleri değişime uğradı. 94 yaşındaki Suzan ve onun bakımını üstlenen Gürcistanlı İrma, zorlu pandemi günlerini adeta bir anne kız gibi dayanışma içinde atlatmaya çalışırken uyumlarını ve neşelerini hiç kaybetmediler.
Suzan Tarcan, Türkiye’nin ilk kadın doğum doktorlarından biri. Mesleğinin önemli bir kısmını kendi muayenehanelerinde geçirmiş. Üç dil bilen Suzan 1960’lardan günümüze İstanbul, Pendik’te yaşıyor. Gezmeyi, yeni yerler görmeyi öteden beri hep sevmiş. Neredeyse bütün Asya’yı gezmiş, özellikle de Hindistan’ı… Afrika’yı gezmeye Mısır’dan başlamış, Libya’dan Madagaskar’a kadar kıtanın birçok yerini görmüş. Avrupa ve Rusya’yı da gezen Suzan’ın yolu kutuplara kadar uzanmış. 50 yaşında eğitim için gittiği Almanya’da üç yıldan fazla yaşamış. Suzan hayatı boyunca dans etmeyi, özellikle de hareketli dansları çok sevmiş. Batı müzikleri dinlemeyi ve tabii bir de kedileri… İki yaşından beri hep kedisi olmuş. Şimdi de kulakları duymayan, sakin mi sakin Pamuk ile birlikte yaşıyor. Doktorluğu 1987’de bırakıp emekli olan Suzan beş kez evlenmiş, hayata hiç küsmemiş, güler yüzüyle her daim çevresine pozitif enerji yaymış.
1970 doğumlu İrma Tsulukidze de, biyoloji, hasta bakımı ve güzellik uzmanlığı eğitimleri almış. Oldukça varlıklı olan ailesi İrma’yı Sovyet Rusya’sındaki iyi bir okulda okutmuş. Küçük yaşlarından itibaren aldığı eğitim sayesinde çok iyi piyona çalıyor ve ayrıca dört dil konuşabiliyor. Gürcistan’daki ekonomik kriz sırasında ailenin bütün parasına bankalar tarafından el konulmuş. Bunun üzerine İrma da çalışmak için Türkiye’ye gelip Suzan’ın bakımını üstlenmiş. Kazandığı parayı neredeyse olduğu gibi ailesine göndererek onların hayatlarını kolaylaştırmaya çalışıyormuş.
Suzan için en büyük mutluluk onu ziyarete gelen misafirleriyle zaman geçirmek fakat korona nedeniyle eve gidip gelenlerin sayısı azalmış durumda. Her yıl kalabalık bir grupla yaptığı doğum günü kutlamasını bu yıl sadece bir iki seveniyle buruk bir şekilde geçirdi, Antalya’da yaşayan tek çocuğu Yeşim (65) ile dahi buluşamadı.
Geçmiş yıllardaki büyük salgınları, kolera ve veremin yaygın olduğu yılları bir doktor hassasiyetiyle halen net bir biçimde hatırlayan Suzan, Covid-19’un sebep olduğu pandemiye ilişkin gündemi de yakından takip ediyor. Böyle bir dönemde hastaneye gitmek, ilaçlarını temin etmek hem Suzan’ı, hem de İrma’yı epey zorluyor. Geçtiğimiz yıl düşüp kalçasını kırdığı için yürümesi zorlaşan ve bu yüzden evden dışarı pek çıkamayan Suzan, İrma’nın şefkatli ve özverili davranışları sayesinde moralini ve sağlığını korumayı başarıyor. İrma da oldukça zor günler geçiriyor. Eşi yirmi yıldır ciğerlerinden rahatsız olduğu için çalışamıyor, yatağa bağımlı yaşıyor. Ülkesine her yıl en az bir kez giden İrma, 2020 yılı boyunca eşini ve çocuklarını belki de hiç göremeyeceğini düşünüyor. Kızı İya (30), oğlu Zuri (26) ve torunu Miya (10)’yı çok özlüyor. İçindeki büyük özlemi sık sık görüntülü telefon konuşmaları yaparak azaltmaya çalışıyor. Bu görüşmelerin bazısında Gürcistan’daki annesi Fatma (70) ile Suzan’ın da selamlaşmalarını sağlıyor. İrma, haftada bir olan izin gününde bile virüs korkusuyla dışarı çıkamıyor. İhtiyaçlarını telefon ile sipariş vererek çözmeye çalışıyor, normalde her hafta eve temizliğe gelen yardımcıyı bir süredir çağıramıyor, aylardır yalnızca eczaneye gitmek için kısa süreliğine evden ayrılabiliyor. Zorunlu izolasyon döneminde İrma, görünmeyen virüslere karşı Suzan’ı korumak için elinden geleni yaparken, Suzan’ın da bu koşullardan hiç şikayetçi olmayıp, yüzündeki gülümsemeyi eksik etmemesi, psikolojik anlamda bu zor günleri belli ki daha kolay atlatmalarını sağlıyor.






























Editör: Yücel Tunca