top of page

BAŞKA BİR YUVA MÜMKÜN MÜ?

Sinem Erdoğan

Denizli

Ana rahmine düştüğüm an, ilk evimdeydim. Sonrasında birçok evim oldu. Pencereleri, kapıları, betondan duvarları olan.

Bu evlerden biri de, görev yaptığım, okulum oldu. Küçücük hayatlara dokunarak hayat bulduğum.

Okulum...

Kahkahalarla, koşuşturmacalarla dolu, yaşayan en kalabalık evimdi. Ta ki 13 Mart 2020 Cuma günü İstiklâl Marşı’mızı okuyup, ondan ayrılana dek...

Çin'in Wuhan şehrinden başlayarak tüm dünyaya yayılan Covid-19 salgınıydı, okulumdan beni ayıran. Artık o, yaşayan bir yuva olmaktan çok uzaktı. Ne kahkahalar, ne de koşuşturmacalar vardı koridorlarında.
Sessiz ve yalnızdı.

Arada bir ziyaretine gidiyorum, başka misafirleri de oluyor.

Maskeli, özel kıyafetli görevliler geldi, onu temizlemek için. Her bir köşesi defalarca silindi, ilaçlarla temizlendi... Bahçesi kucakladı, onu evi olarak görmeyi yıllar önce bırakanları. Artık ibadet evi kimliği de oluştu. Kapısının herkese ve her duruma açık olduğunu bir kere daha göstermiş oldu.

Diyorlar ki, bu salgından sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Okulumu ziyaretlerimde eskisi gibi olmadığının farkındayım, tekrar bir araya gelişimizde bizi neler bekliyor olacak, biraz tedirgin biraz merakla izliyorum.

Editör: Kamuran Feyzioğlu

bottom of page