VADİ SİTESİ
Uğur Çetin
Ankara
Virüsün mental olarak üzerimdeki etkisini, hep yarınlarla ilgili bir duygulanım olarak tanımlaya geldiğim ‘kaygı’nın, şimdiyi ve burada olmayı da işgal etmesi diye özetleyebilirim. Bu süreçte birlikte yaşadığım 65 yaş üzeri anne ve babamdan, onların risk grubu olmasından dolayı Sevil’e taşınmak zorunda kalmam, onlara sadece ihtiyaçlarını karşılayabilmek için zorunlu olarak uğramam, bazen üst üste günlerce süren sokağa çıkma yasaklarıyla zorunlu olarak eve kapanışımı ise fiziksel etki olarak toparlayabilirim.
Vadi Sitesi ve Sevil, bu dönemde bana kapılarını açarak annemler, iş, market ve doğaya doğru yaptığım gelgitlerin, bir zaman sonra artık ev olarak da adlandırdığım, merkez üssü haline geldiler. Olup bitene bakış açımın merkezi de haliyle yine burası oldu, buradan doğru yaşadım süreci.
Ankara’nın penceresinden yeşil ve göğün genişçe görülebildiği nadir yerlerinden birinde, Vadi Sitesi’nde zorunlu kapanış günlerini geçirmenin, ayın geçişlerini görmek, günlerin salise salise uzayışını fark etmek, doğanın minik belirtilerle uyanışını, baharın adım adım gelişini izlemek gibi katkıları oldu. Bu pencereler karşı apartmanlarda yanan ışıkların işaret ettiği yaşamları merak etmemin kaynağı da oldular. Neler yapıyordu insanlar bunca zaman içine kapanmak durumunda kaldıkları mekânlarda? Mekânın zamana baskın gelmesi, etkisi azalan bedenin zihince çağrılmasının ev içi faaliyet geliştirmeyi gerektirmesi, tanıklık ettiğimiz günlerin sıra dışı olmasının düşünsel etkileri kendi yaşamlarımız üzerinden objektifime yansımış oldu.
Sevil’in evden çalışmaktan aldığı keyif, ev içinde çoğunlukla neşeli olmasına vesile olurken, bu keyfin zorunluluk kökenli olması ve bu neşenin gelecek günler için umuda katkısının olmamasının yarattığı duygusal dalgalanmalar da bu alışılmadık deneyimin unsurları olarak kayda geçmiş oldu. Zorunlu kapanma günlerinde ev içi neşemize katkıda bulunan bahçemizdeki kediler gün geçtikçe adlandılar ve sırnaşık bir ritüelin parçası haline geldiler. Geceler ve yalnız sokaklar ev içine verilen küçük nefes aralarıydılar. Sosyal medya dışarıyla kurduğumuz ilişkinin esas mekânı olmakla birlikte, kapanma günlerinin kaçamak ve sosyal mesafeli seyrek buluşmaları yeşeren ve zenginleşen doğa içerisinde gerçekleşti. Anne ve babamın belirgin biçimde sert ve tekdüze geçen kapanma koşullarının inceldiği anların mekânı da yine doğanın kucaklayıcı kolları ve artık miadı dolmuş ilaç raporlarını tazelemek üzere gidilen sağlık ocakları oldu.
Son haftalarda, getirilen serbestiyle, yeni normalin, “eski” mekânlarda ya da iş yerlerinde çekingen kavuşmaların veçhelerini deneyimlemeye başladık. Belirsizlik ve kaygının mekânı ve miktarı genişlerken bir yandan, öte yandan kavuşamasak da açtığımız kollarımızla hayatı kucaklama arzusundayız. Süreç devam ediyor…
Editör: Aykan Özener