top of page

DÜNYAYA ORMAN DENİR

Uygar Bulut

İstanbul

Dünyaya Orman Denir*

Virüsün gelip tiz sesiyle kulağımıza fısıldadığı şey şuydu, ‘’Bu işte beraberiz.’’ 
Gözle görülemeyecek kadar küçük şey, gözleri kanatacak kadar büyüktü artık. Yeryüzü, bir insan kolonisidir…

Antroposen çağında insana ayna tutmak için virüsten daha kuvvetli bir ironi düşünülemezdi sanıyorum. 5 milyar yıl tarihi olan yerküreyi, sadece birkaç bin yılda alt üst etmek. Nasıl bir illüzyon her şeyin bizden ibaret olduğunu düşündürebildi bize? Tarım devrimi? Aydınlanma? Bilmiyorum nerede başladı o sihir ancak şimdi dönüp virüsün gözlerinin içine bakmadan önce karar vermemiz gereken şeyler var, koca galaksiyi görüp hala virüsü bile kendimizin yarattığını düşünen kibir heykelleri olarak mı devam edeceğiz? Yoksa büyük bir toplamın naçizane bir parçası olduğumuzu gerçekten anlayarak mı? Virüse mi lanet okumaya devam edeceğiz hayatımız bu hale geldiği için yoksa doğayla, türlerle, biyolojilerle olan çarpık ilişkimize mi? Virüs mü sebep oldu sahiden yaşlıların bir başlarına evlerinde ölü bulunmalarına? Ya da ilk sokak izninde kağıt toplamaya çıkan çocuğa? Kapitalizm, devlet, çok uluslu şirketler, tüm bunlar neden hala virüsten bile daha az yer alıyorlar bu denklemin içinde?


Evet, ‘’virüs’’ ile bir dahaki görüşmemizden önce cevabının verilmesi gereken daha bir çok soru var ve belki bir de özür… Sohbet her geldiğinde şöyle dedi annem durup durup öfkeyle ‘’Ne istiyorlarmış onlar mağarasındaki hayvandan?’’ Konu bu mudur bilinmez ancak bir önemi de yok bunun. Annem astım olduğu için sürecin başından beri evde kapalı, benim evimde. Bir haftalığına gelmişti, Covid başlayınca beraber kalmaya karar verdik. Elbiselerini bile alamadık, neyse ki arkadaşlarımın kıyafetleri koştu yardıma. Hapsolmak, üstüne başkasının evinde hapsolmak... 



Nihayet iki ayın sonunda görmeyi en çok istediği yere çıkmaya başlayabildik ara ara, orman. Şu kanlı bıçaklı ikiliği kuracaksak yine, annem hep doğaya yakın olmuştur zaten kültürden çok. Ona her baktığımda görürdüm bunu, doğanın içinde süzülürken de zaten orada yaşıyormuş gibi göründü hep gözüme. Bilmiyorum kaç kere şunu duydum ondan bu kaçışları boyunca; ‘’Biliyor musun Uygar, ben çocukken de hep söylerdim, ne deniz, ne gezme, ne başka bir şey, benim en çok sevdiğim şey her zaman orman olmuştur.’’


*Ursula K. Le Guin’in aynı adlı romanından.

Editör: Handan Saygon Dayı

bottom of page