...BU KORONALI MIYDI?...
Yusuf Arıca
Keşan, Edirne
Çok geçmeden bize de geldi...
Sonraları adına “korona günleri” diyeceğimiz süreç başladı.
Çok farklı davranış biçimleri, yaşam tarzı ve kavramlarla tanışacaktık. Maskeli, sosyal mesafeli yaşam… Korona,kovid, pandemi… Günlük onlarla yüzlerle ifade edilen ölüm haberleri, sokağa çıkma yasakları, boşalan caddeler, kentler…
Dünya çok tanımadığı bir düşmanla savaşıyordu… Bu savaşın aktörleri bu sefer askerler değildi. Savaşın tam göbeğinde sağlık çalışanları vardı. Sessizliği sağlıkçılara tutulan küçük alkışların dağıttı, korkunun ve tedirginliğin hüküm sürdüğü bir sessizlik …Ya onlar, neler yaşıyorlardı içerde?..
Caddeler, kentler gibi, hastane koridorları da sessizleşti…Tedirginlik hastanelerde de yaşanıyordu… Bilinmeyenle, görünmeyenle savaşılıyordu… Nereden bulaşır? Nasıl bulaşır? Ne kadar canlı kalır? Yemekle bulaşır mı? El dezenfektanı yeterli mi? Sorular, sorular, sorular….
Gerilen yüz ifadeleri, aynı düşmana karşı savaşıyor olma ortak paydasında bir dayanışmaya, bir dirence dönüşüyordu…
Herkes maskeli, boneli, pek çoğu koruyucu ekipmanlarla tanınmaz hale gelmişti… “Aaa, Doktor Bey siz miydiniz tanıyamadım ya!” tarzı muhabbetler az da olsa yumuşatıyordu havayı…
En alttan en üste, personelden doktora tüm sağlık çalışanları hummalı bir koşuşturmaca içine girmişti çamaşırhanede, mutfakta, korona servislerinde, yoğun bakımda….
Herkes ve her şey şüpheliydi… Bu şartlarda sağlık hizmeti vermek çok daha zahmetli ve yorucuydu…Soluklanmak on dakika, tüm bu kıyafetleri çıkarıp, ne güzelmiş meğer…
İzin isteyip fotoğraflarını çekiyorum kıyafetleri ile…Gözlüklerini, maskelerini çıkarıyorlar…Ter içinde kalmış, gözlük, maske izleri çıkmış suratlar…Hayır çekmiyorum onları öyle…Bu benim seçimim. Çekenler çekti onları…Ben istemedim. Bilemiyorum, elim uzanmadı deklanşöre…
Ve tabi ki hayatın olduğu her yerde ve zamanda ölümde vardı mutlaka. Morglar her zamankinden daha soğuktu…Daha sessiz, daha ıssız….
Soruyor gassal “bu koronalı mıydı?”
……
Editör: Gülbin Özdamar Akarçay