top of page

EVE SIKIŞAN HAYAT

Tülin Safi

İstanbul

Koronavirus salgını ülkemizde görülene kadar uzaktan takip ettiğim bir süreçti. İlk vakanın açıklanmasıyla hızla tarihi bir olaya tanıklık ettiğimizin bilincine vardık. Pandeminin ilk günlerinde okuduklarımdan bugüne kadar sürdürdüğümüz yaşama geri dönüşün pek de kolay olamayacağını anladım. Hemen o günlerde risk gruplarının ilan edilmesiyle, kırılganlığın sınırlarının açıkça çizilmesi ve bunun yutkunmadan dile getirilmesi beni çok etkiledi. Başta yaşadığım şaşkınlık yerini sevdiklerimi bir daha görememe, onları kaybetme ve sağlığımı yitirme korkusuna bıraktı. Her gün ölüm rakamlarının açıklanması; kişilerin, birilerinin biricik seveni ve sevileni olduğu unutularak rakamlara dönüşmesi, veda yas süreçlerinin gerektiği gibi yaşanamaması travmamı büyüttü. 

 

Market alışverişi ve arada bir yürüyüşler dışında süreci evde ailemle geçiriyorum. Günler geçtikçe zaman, mekan algısının, içerisi, dışarısı kavramlarının değiştiğini fark ettim. Eski alışkanlıklar kolaylıkla yerini yenilerine bırakabiliyor. Bu o kadar korkulacak bir şey değilmiş. Evdeki zamanla sokaktaki bana artık çok farklı akıyormuş gibi geliyor. Sokağa çıkma yasaklarının özellikle son günleri bitmek bilmeyen kasvetli, sıcak yaz öğle sonralarına benziyor. Mekanın kullanım biçimindeki değişimden de etkileniyorum. İç mekanı çok daha yoğun kullanıyoruz, dışarıdaki yaşamın içeriye taşınmasının zaman zaman bende sıkışmışlık duygusu yarattığını söylemeliyim. Karamsarlıktan umuda değişik ruh hallerinde gidip geliyorum. Normalleşme takviminin gündemde olduğu günlerdeyiz. Tünelin ucundaki ışığın pırıltısından emin değilim. Bu döneme dair deneyimimi ve ruh halimi fotoğraflara yansıtarak bugünden bir iz bırakmak ve fotoğraf çekerek bu travmatik dönemi aşmanın, onunla yaşamaya alışmanın kendimce yollarını arıyorum. Hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı fikrinin daha iyi bir yarın ve “normal” inşa etmek üzere dönüşmesi umudum.

Editör: Fethiye Sirena Özdal

bottom of page