top of page
yusufaslan.jpg

MASALLARIN MASALI

 

Trenlerin, keyfine kaldığı zamanlarda istasyonuna bıraktığı insanlar, yayan yapıldak tek başına ya da kendilerini karşılamaya gelmiÅŸ ailesiyle beraber, hayvanlarına variyetlerini yükleyerek yola düÅŸerlerdi. Kar kış demeden dereler, tepeler, baÅŸka köyler geçilirdi. Saatler sonra, varacakları köyün daÄŸları belirirdi.  Tezeklerin bacalardan tüten dumanı, kavak aÄŸaçlarının uçları ve evler görünürdü nihayetinde. Tabanı toprak, duvarı toprak, tavanı topak bu evlerden birinde tüm masallar bir araya gelmiÅŸler. BaÅŸlamış her bir masal kendisini anlatmaya

***

Uzun, çok uzun yıllar önce, develer tellallığa baÅŸlamamış iken, yollar arpa boyu ile ölçülecek kadar uzak deÄŸil iken; tavanı arÅŸta, tavanı altın kocaman bir saray varmış. Bu saray, masal diyarının cin sarayıymış. Kırk odasına kırk kapıdan giren, kırk parçaya bölünüp kırk kere kaybolurmuÅŸ. 

​

Bu sarayda yaÅŸayan cinler ne bulsa yer, yedikçe acıkır, acıktıkça saÄŸa sola musallat olurlarmış. Hiçbir ÅŸey bulamazlarsa birbirlerini yerlermiÅŸ.

​

Bir gün, kayanın derinliklerinden gelen uÄŸultular duymuÅŸlar. Hemen iÅŸtahları kabarmış, ağızlarından sular akmaya baÅŸlamış. Ne olduÄŸunu anlamak için kayanın kovuklarına cin çubuklarını sokmaya baÅŸlamışlar. Buldukları, bal veren kayanın bal veren uÄŸultuları deÄŸilmiÅŸ. EcinnilermiÅŸ. Ecinniler, elle tutulmaz, gözle görülmezlermiÅŸ. Kendi hallerinde yaÅŸar, kendi sesleriyle doyar, kendi seslerinden çoÄŸalırlarmış. 

​

Yerleri yurtları cin çubuklarıyla yıkılan ecinniler, böylece yeryüzüne dağılmışlar, Havva ile Adem'in çocuklarına musallat olmuÅŸlar. BaÅŸlarına gelenin acısını onların canlarını alarak çıkarmaya baÅŸlamışlar.

​

Uzatmayayım canım efendim!

​

En sonunda, sislerin, bulutların arasından ak saçlı, ak sakallı bir dede gelmiÅŸ. Bilgelik sopasını üç kere yere vurunca sesi duyan ecinniler, üç vakitte yok olup gitmiÅŸler… 

​

Masal bu ya; hep bir umutla bitermiÅŸ... 

                                                                                        ***

Korona günlerinde de benim elimden tuttu zaman. O yollara, o kış kıyametlere, o masallara götürdü. Belki de o masallar bugüne geldiler ve yeniden anlatmaya baÅŸladılar kendi masallarını.  Masalın ecinnileri, Kovit-19 olarak hayatımıza, rüyalarımıza girdiler. Arpa boyu ile ölçülebilen yollar kapandı. Tellallar çoÄŸaldı. Cinler, baÅŸka cirit oynadılar yeni hamam içinde.

​

Ahval böyle iken benzer ÅŸeyler için çarpmaya baÅŸlayan dört yüz yürek bir güzel yolculuÄŸa çıktı.

​

Mevsim aynı mevsim, yollar aynı yoldu ama konakladıkları yer aynı yer deÄŸil su içtikleri göl, aynı göl deÄŸildi.

​

Gökyüzünde, birbirlerinin kanadına sığınarak uçtular, birbirlerini kollayarak, dayanışarak, daÄŸarcıklarında her ne varsa esirgemeden paylaÅŸarak yol aldılar. Bir yerlere ulaÅŸmak deÄŸildi dertleri. Yolda olmanın ne kadar kıymetli ve bir o kadar da keyifli olduÄŸunu bilerek, insanı bir güzel çoÄŸalttığını "deneyimleyerek" her birinin altını yeni baÅŸtan bir kez daha çizdiler.

​

Masallalar bu dünyayı yıkıp yıkıp keyfine göre yeniden kuran insanlığın ortak mirasıdır. Dümdüz anlatılanmış gerçeÄŸin hafızasıdır.

 

Çağımızın “büyülü aynası” fotoÄŸrafın, büyülü kardeÅŸidir. 

​

Åžimdi yola bıraktığımız im’lerle daÄŸarcıklarımıza topladığımız imgelerle kendi masalımızı anlatma zamanıdır. 

​

“Gök yarıla, yer açıla, bu gece dünya mis gibi masal koka.” 

​

Boz Atlı Hızır yardımcımız ola…

​

Yusuf Aslan

Haziran 2020

yusuf aslan (3).jpg
bottom of page