Mart ayında ilk korona virüs vakası açıklandığı gün bir fotoğraf sunumu yapmıştık ve keyifli bir gündü. Geç saatlerdeki açıklamalarla o kaçınılmaz durum ile tanıştık. Sonrasındaki hafta yeni bilgilerle belirsizlikler arttı, endişeler büyüdü. Karanlığı hissediyordum.
Böylesi karamsar bir durumda ‘sanal ortamda evimizde bir fotoğraf etkinliğine katılma fikri’ benim için yeni bir pencere açtı. Bezginlik ve bıkkınlık yerini heyecana bıraktı. Fotoğraf çektikçe ve hikayeler yazdıkça kendimi yeni bir dünyada buldum. Evde umut dolu düşünceler büyüdü. Dünya güzelleşti.
Nisan ayında güneşin ışığı sokakları dolduruyor. Korona hayatımızı değiştirdi ama güneş renkleri ile hayatımızı güzelleştirecek.
Korona Günlerinde Fotoğraf Çalışması ile ortak amaç çerçevesinde fotoğrafçılarla ve editörlerle buluştuk. Birbirini daha önce tanımayan bizler akşamları zoom ile toplantı yapmaya başladık, bu yeni bir şeydi. Baştan cep telefonu ekranında konuşmaya zorlansam da sonrasında benimsedim. Bu çalışmanın benim için anlamı: Değişim zamanı!
Editörlerim yol göstererek çalışmaları devam ettirme konusunda beni güçlendirdi. Fotoğraf konusundaki bakış açımı genişletti. Genel olarak sadece korona günlerindeki bir çalışma değil “fotoğraf için yapılmış güçlü bir çalışma” olduğunu düşünüyorum.
Bu mektubu; izole olduğum dönemde; -“Korona Günlerinde Fotoğraf Çalışması” gibi- her gün hayatımda olan Oruç Aruoba’nın kitaplarından birisinden bir bölümle tamamlamak istiyorum:
Yaşamın, gitmek isteyeceğin yerdir- zaten, bu yaşamı yaşadığına göre, oraya gitmek istemişsin, istiyorsun demektir: yaşam, gittiğin –ve gitmek istediğin; zaten de gideceğin- yerdir. –Zaten işte ordasın…
Deki İşte, Oruç Aruoba , Sy:46.
Comments